HUKUK GÜNLÜĞÜ

Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerine Verilecek Huzur Hakkı Serbestçe Tayin Edilebilir Mi?

Ülkemizde pek çok anonim şirkette ve bu kapsamda da özellikle aile şirketlerinde, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödendiği gözlemlenmektedir. Huzur hakkı, Türk Ticaret Kanunu (TTK) madde 394’te “Yönetim kurulu üyelerinin mali hakları” başlığı altında düzenlenmiştir. Buna göre anonim şirket yönetim kurulu üyelerine, esas sözleşme veya genel kurul kararı ile belirlenecek tutarda huzur hakkı ödemesi yapılması mümkündür.

Bu noktada önemli soru, bu tutarın her durumda serbestçe belirlenmesinin mümkün olup olmadığıdır.  Yine bu soruyla bağlantılı şekilde, yönetim kurulu üyeleri arasında eşitliği bozacak şekilde huzur hakkı tespit edilip edilemeyeceği (örneğin bir yönetim kurulu üyesine, diğerinin birkaç katı tutarında huzur hakkı ödenmesine karar verilip verilemeyeceği) uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir meseledir.  Nitekim uygulamada, yönetim kurulu üyelerinin aynı zamanda şirket ortağı oldukları durumlarda, genel kurul toplantısında yönetim kuruluna seçilmekle birlikte kendisi hakkında diğer yönetim kurulu üyelerine verilenden az veya hiç huzur hakkı tanınmayan ortağın (ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesinin), genel kurul kararının iptalini talep edebildiği görülmektedir. Özellikle şirket ortakları arasında, esas sözleşmeden bağımsız bir “hissedarlar sözleşmesi”nin akdedilmiş olduğu ve azınlık hisseye sahip ortağa yönetimde temsil hakkının tanındığı durumlarda, bu azınlık ortak tarafından belirlenen kişinin/kişilerin genel kurulda yönetim kurulu üyesi olarak atanmasına karşın, kendisi hakkında takdir olunan huzur hakkı tutarının diğer (genellikle çoğunluk hissedar tarafından belirlenen) yönetim kurulu üyelerine takdir olunandan daha düşük olduğu durumlarda, azınlık ortak, genel kurul kararının iptalini isteyebilmektedir.

TTK madde 394 lafzına bakıldığında, yönetim kurulu üyelerine takdir olunacak huzur hakkı tutarının her bir yönetim kurulu üyesi için aynı veya farklı tayin edilip edilemeyeceği açık değildir.  Hatta genel kurulun yetki ve görevlerini düzenleyen TTK madde 408 uyarınca “yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları” genel kurulun devredilemez yetki ve görevlerinden olup, bu madde lafzından da her bir yönetim kurulu üyesi için farklı bir huzur hakkı tanınıp tanınamayacağı açıkça anlaşılamamaktadır. Hal böyle olmakla birlikte, kategorik olarak yönetim kurulu üyelerine farklı tutarda huzur hakkı tayin edilmesi mümkündür; nitekim bunu engelleyen yasaklayıcı bir hüküm yoktur.  Kaldı ki yönetim kurulu üyelerine farklı tutarda huzur hakkı tanınması uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir durum olup, Yargıtay da sırf farklı huzur hakkı tanınması sebebiyle genel kurul kararlarını iptal etmemektedir.

Öte yandan, TTK madde 445 uyarınca, genel kurul kararlarının “kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına…” uygun olması gerektiği açık olup, aksi halde ilgili genel kurul kararının iptali talep edilebilir. Bu anlamda genel kurul, yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkını tespit ederken kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuruluna uygun hareket etmekle mükelleftir.

TTK madde 445’teki genel hüküm dikkate alındığında, huzur hakkının her durumda serbestçe takdir edilmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşmak gerekir. Yargıtay’ın da pek çok kararına konu olduğu üzere huzur hakkı, şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, geçmiş uygulamaları ve mali durumu açısından şirketle aynı veya benzer durumdaki şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurularak; yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı ve pay sahiplerinin kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespit edilmelidir.  Aksi halde, örneğin huzur hakkı tutarının fahiş olarak tespit edildiği durumlarda, huzur hakkı ödemesi “örtülü kazanç aktarımı” olarak kabul edilebilecek ve genel kurul kararının iptaline sebep olabilecektir. Yine benzer şekilde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi yakın tarihli bir kararında, şirketin kuruluşundan itibaren huzur hakkı ödemesi yapılmamasına karşın, belli bir yönetim kurulu üyesinin üyeliğinin bitiminden hemen sonra atanan yeni yönetim kurulu üyelerine, üstelik şirketin faaliyet kazancı olmamasına rağmen huzur hakkı tayin edilmesini dürüstlük kuralına aykırı bulmuş, ve genel kurul kararını iptal etmiştir [İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 14. Hukuk Dairesi, E. 2020/567, K. 2020/593, T. 17.06.2020]. Dolayısıyla genel kurul, yönetim kurulu üyelerine tayin edilecek huzur hakkı tutarının belirlenmesinde tam bir serbestiyle hareket edemeyecek olup gerek TTK gerekse de Yargıtay kararlarına konu olan kriterleri gözeterek dürüstlük kuralına uygun şekilde takdir yetkisini kullanmalıdır. Aksi bir yaklaşım, genel kurul kararının iptaline sebebiyet verebilecektir.

Uygulamada gündeme gelen bir diğer konu, özellikle hissedarlar anlaşması akdedilmiş ve/veya esas sözleşme ile azınlıkta olan ortağa yönetimde temsil yetkisi bahşedilmiş olmasına rağmen, azınlık ortak tarafından belirlenen yönetim kurulu üyesine, herhangi bir gerekçe bulunmamasına rağmen diğer üyelerden (çoğunluk hissedar tarafından belirlenen yönetim kurulu üyelerinden) belirgin şekilde düşük huzur hakkı tanınmasıdır. Bu tip bir uygulamanın dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı düşünülebilir ve genel kurul kararının iptali talebinden bağımsız olarak hissedarlar sözleşmesinin tek taraflı olarak ihlal edildiği husus da gündeme gelebilir.

Av. Çağrı Cem